|
||
![]() |
CHP ve “HAYIRCI” Atatürkçüler bu yazıyı iyi okuyun! | |
Ercan YILMAZ | ||
ercan1453yilmaz@gmail.com | ||
Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’in ilanının arefesinde, bir gece sohbet sırasında bir soru üstüne, “Hem Cumhurbaşkanı, hem de Halk Fırkası Genel Başkanı” olacağını açıkladı. Yani, “Partili Cumhurbaşkanı” olacaktı. Aynı sohbette, bir siyasi krizde Meclis’in feshedilmesi yetkisinin kimde olacağı konusunda görüş ayrılıkları ortaya çıkınca Atatürk aynen şöyle dedi: Millete müracaat eder, referandum yaparız! 1894'te doğan 1971'de hayata veda eden Falih Rıfkı Atay, hem gazeteci, hem yazar, hem de siyasetçiydi. 1894'te doğan 1971'de hayata veda eden Falih Rıfkı Atay, hem gazeteci, hem yazar, hem de siyasetçiydi. 1923'te TBMM'ye seçilmiş, kesintisiz 27 yıl milletvekilliği yapmıştı. Bir başka önemli özelliği Atatürk'ün çok ama çok yakınında yer almasıydı. Onun Çankaya'daki ünlü sofrasına, elimizdeki verilere göre, 356 kez katılmıştı. İşte "Çankaya" o sofradaki sohbetler, tartışmalar, hatta kavgalar üstünden Atatürk'ü, Atatürk'ün hayatını anlatır. Atatürk, "Nutuk"u yazıp okuduğu 1927 Ekim'inde hem Cumhurbaşkanı, hem de Halk Fırkası (CHP) Genel Başkanı görevlerini yürütüyordu. Yani, "Partili Cumhurbaşkanı"ydı. Atatürk'ten sonra Çankaya Köşkü'ne çıkan İsmet İnönü de şeklen değilse bile fiilen CHP Genel Başkanlığı'nı korudu. Zaten 14 Mayıs 1950 seçimlerini kaybettikten sonra ilk kurultayda yeniden CHP Genel Başkanlığı'na seçildi, böylece Ana Muhalefet Partisi Lideri oldu. İnönü'nün yerine Cumhurbaşkanı olan Celal Bayar da 27 Mayıs 1960 ihtilaliyle devrilinceye kadar hep Demokrat Parti ambleminin süslediği bastonla dolaştı. Yani, İnönü ve Bayar da "Partili Cumhurbaşkanları" idi. Sonra Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk, Kenan Evren'in "Partisiz Cumhurbaşkanı" olmalarının tek nedeni vardı: Hepsi askerdi. Siyasetten gelmiyorlardı. Fiilen "Partili Cumhurbaşkanı"na Turgut Özal'la döndük. Onun ardından Süleyman Demirel tarafsız statülü ama yine de "Partili Cumhurbaşkanı"ydı. Demirel'in halefi Ahmet Necdet Sezer'in partisizliği, siyasetin dışından, yargıdan gelmiş olmasındandı. Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan siyasetten geldikleri için onları partisiz bir statüye hapsetmeye çalışmak en azından garip, tuhaf bir tablo oluşturuyor. Aslında partili-partisiz cumhurbaşkanı tartışması ta Atatürk döneminde başladı. Tartışmaların nereye kadar vardığı göstermek ve tarihe bir not düşmek için Falih Rıfkı Atay'ın "Çankaya"sından bir bölüm aktarayım: “Nihayet yakında cumhuriyetin ilan olunacağını Meclis'te Mustafa Kemal Paşa'nın ağzından işitiyorduk. Haber ağızdan ağza yayılarak, Meclis'te herkes şüpheden kurtulacaktı. Acaba böyle bir havadisi ölüm haberi gibi bekleyenler harekete geçecek miydi? Aramızdan biri sordu: - Reis-i Cumhur olduktan sonra gene Halk Fırkası'nın reisi kalacak mısınız? Gazi gülümseyerek 'Öyle...' dedi. Reis-i Cumhurluk müddeti üzerine konuştuk. Onun fikrince Reis-i Cumhur, Büyük Millet Meclisi'nin de reisidir. Dört sene, yedi sene bahisleri geçti. Bir gayretkeş 'Kayd-ı hayat şartıyla da olabilir' dedi. Gazi sert bir tavırla bunu reddetti. Bir arkadaş fesih hakkı meselesini açtı: - Gerçi şimdiki Meclis için düşünülecek bir şey yok. Sizin hükümetleriniz daima ekseriyet bulabilir. Fakat fırkalar çoğalınca hükümetsizlik tehlikeleri de baş gösterebilir. Buna ne çare düşünüyorsunuz? - Millet Meclisi kendini feshedebilir. Bu cevap emniyet verecek gibi değildi. Arkadaşların ortaya sürdüğü fikirler şöyle hulasa edilebilir: Cumhuriyeti Fransa'daki şekli ile almak arzusunda olanlar, bu hakkı Reis-i Cumhur'a ve hükümete bırakmak teklifinde bulundular. Eski İttihatçı Sabri Bey, fesih hakkının Meşrutiyet devrinde iki defa kötüye kullanıldığını hatırlatarak, ihtiyatlı olmayı tavsiye etti. Bir arkadaş, 'Acaba fesih hakkı şartlarını son derece kayıtlamak, mesela Reis-i Cumhur ve hükümetin, bu hakkı ancak fırkalar arasındaki nisbetsizlik anarşiye vardığı zaman kullanması daha doğru değil midir?' diye sordu. Gazi cevap verdi: - Millete müracaat eder, referandum yaparız!” 1923 sonbaharı... 93 yıl önce... Gazi Mustafa Kemal Atatürk, "Referandum yaparız" önerisini ortaya atıyor. Bir başka deyişle, referandumdan söz eden ilk siyasetçi oluyor. Dikkatinizi çekerim; Cumhuriyet'in ilanından sonra hem Cumhurbaşkanı, hem de Halk Fırkası (CHP) Genel Başkanı görevlerini yürüteceğini, yani "Partili Cumhurbaşkanı" olacağını üstüne basa basa vurgulayan Atatürk, referandumdan söz ediyor. *** O günün koşullarında referandum tartışılıyorsa, bugünün koşullarında niye tartışılmasın? O günün koşulları? Halkının yüzde 90'ı okuma yazma bilmeyen bir Türkiye... Bugünün koşulları? Halkının yüzde 100'e yakını okuma-yazma bilen bir Türkiye... Evet, niye tartışılmasın? Niye "Partili Cumhurbaşkanı" olmasın? Niye "Cumhurbaşkanı partili olsun mu, olmasın mı" diye halka gidilmesin? Niye fiili sistemi anayasal temele oturtmak için halka "Başkanlık sistemini istiyor musunuz" diye sorulmasın? Referandumlar demokrasinin gerçek işleyiş yöntemi değil midir? Bırakın Millet karar versin… Evet, mi diyorsunuz? Hayır, mı diyorsunuz? Çıkın alanlara ve anlatın kendinizi… Egemenlik Kayıtsız şartsız milletinse… Bu korku niye? |
||
Etiketler: CHP, ve, “HAYIRCI”, Atatürkçüler, bu, yazıyı, iyi, okuyun!, |
|