|
||
![]() |
Geleceğini biliyordum… | |
Ercan YILMAZ | ||
ercan1453yilmaz@gmail.com | ||
Dillerde pelesenk olan o kadar içi boşaltılmış değerler var ki… Dostluk gibi… Bizim kültürümüzün özünü temsil eden “DOSTLUK” kavramı başka milletlerde ki karşılığından çok daha anlamlı ve çok daha farklıdır… Dost, bizim için aile gibidir… Çoğu zaman aileden bile ileridir… Dostluk bizde yeri gelir Aşk’tan bile önde gelir… Bu kadar önemlidir dostluk çünkü… Gelin güncel ve popülist gündeminizden birkaç dakikalığına ayrılın anlatacağım şu hikayeyi okuyun ve dostluk anlayışınızı bir kez daha gözden geçirin; ….. Çanakkale Savaşının en kanlı günlerinden biri yaşanmaktadır. Osmanlı Ordusunda bir asker, en iyi arkadaşının az ileride iki ordu arasında kalarak kanlar içinde yere düştüğünü görür... İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındadırlar… Öyle ya, Çanakkale’ye gidenler görmüşlerdir HAVA DA ÇARPIŞAN MERMİLERİ…! İşte böylesine yoğun bir mermi sağanağında ateş hattında vurulup düşen arkadaşını gören Asker Tümen Komutanı olan Teğmene koşarak gider ve o ölümcül soruyu sorar; - Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim? İntihar etmekle eş değer bu soruya karşılık Teğmen; - Evladım Delirdin mi? Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla Şehadet şerbetini içmiştir bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma! Der… Ama Askerin içi içine sığmamaktadır. Birlikte sadece Hoşaf suyu içerek düşmana karşı vatan savunduğu can yoldaşını orada bırakmamaya kararlıdır… - Teğmenim ben izin verseniz de vermeseniz de gideceğim! Der… Teğmen askerinin gözlerinde olan inancı görünce yapacak bir şeyinin olmadığını anladı ve zorla da olsa dudaklarının arasından Askerin istediği cümleleri serbest bırakır… - Peki evladım, git o zaman ... Bu sözleri duyan Asker bir mermi gibi siperden fırlayarak arkadaşına doğru o mermi sağanağı altında arkadaşına ulaşır… Arkadaşını sırtına alıp sipere geri dönen Asker sırtında Can yoldaşıyla birlikte yuvarlanarak Teğmenin yanına düşerler… Teğmen, kanlar içinde kalmış olan Askerin arkadaşını hemen muayene eder… Ama çok geçtir artık… Ateş hattında kalan Asker Şehadet mertebesine çoktan ulaşmıştır... Teğmen bu durumu tetkik ettikten sonra arkadaşını o korkunç ateş çemberinden omuzlarak alıp gelen askere dönerek; - Evladım ben sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bak arkadaşın şehit olmuş. Sende şu an ölümcül yaralar içinde kaldın. Değdi mi buna? Der… Kendiside ölümcül yaralar alan Asker onca yarasına aldırmadan yüzünde sürekli bir tebessümle Teğmene döner ve; - Değdi teğmenim, inanın bana değdi. Der… Bu cevap karşısında iyice şaşıran Teğmen merakla sorar; - Evladım Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor musun? Belki sende öleceksin! Parçalanan vücuduna aldırmadan yüzünden düşürmediği tebessümle derin bir nefes çeken asker, belki de bizi biz yapan ve tarihe dostluk ve kardeşlik adına geçecek o müthiş cümleyi bütün dünyaya haykırırcasına teleffuz eder… - Değdi komutanım değdi. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünyaya bedeldi benim için… Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarlar Teğmene: GELECEĞİNİ BİLİYORDUM ! demişti arkadaşı... GELECEĞİNİ BİLİYORDUM ! Dostlarıma ithafen; Sizde benim geleceğimi bilin! |
||
Etiketler: Geleceğini, biliyordum…, , |
|